İnsan; ömrünü başından sonuna kadar, güven ve onaylanma ihtiyaçları arasında sürüklenerek geçirir. Tüm çabası, kendini ait hissetmek ve bu ait olduğu yerde, bir nebze güvende olmaktır.
Bunu sağlayabilmek adına; önce annesinin gözlerinin içine bakar. Sonra yaşıtlarına ve bu da yetmedikçe partnerinde arar cevabı.
Bir başkası üzerinden, kendini var etmeye çalışan insanın kaderi, yine bir başkasına sımsıkı bağlıdır. Ve hal böyle olunca, endişe kaçınılmazdır.
Farklılaşma demek, zihnin sakinleşmesi demek.
Farklılaşma demek, cevabı kendinde bulmak demek.
Farklılaşma demek, sürekli değişen duyguların içinde, kendine ait olan, dengeli bir köşe bulmak demek.
Dikkat edin, olaylara verdiğimiz tepkiler, çoğu zaman ansızın, güdüsel olarak ortaya çıkar. Erken çocukluk döneminde, ebeveynden, öğrenilmiş ve sonrasında benimsenmiş davranışlarla bir ömür geçiririz. Eğer; size hem bağlı hem de bireyselliğinizi vurgulayan, duygularınızı ifade etmenize izin verirken, düşüncelerinizi sizinle konuşabilen ve strese karşı tepkisel olmayan bir ebeveyniniz varsa ne şans!
Artık biliyoruz ki; farklılaşma seviyesi ‘yüksek’ bir ebeveynin, rehberlik ettiği çocuğun farklılaşma seviyesi de daha ‘yüksek’ olabiliyor. Öte yandan; benlik farklılaşması, yaşam boyu devam eden, öğrenilebilen ve geliştirilebilen bir yapıya sahip, yani kayıp yok, pratik var!
Depresyon, Kaygı Bozukluğu ya da İlişkisel Problemler üzerine çalışırken; hamur gibi yoğurduğumuz konu, düşüncelerdir. Düşünceleri ve duyguları birbirinden ayırdığın noktada, farklılaşma seviyesi artmaya başlıyor. İnsan doğasında, duygular, kontrolsüzce hissedilir. Ve hissedilmelidir de. Ancak duygular, düşünceleri etkileyip, eyleme dönüştüğü noktada, rahatsız edici olur. Benlik farklılaşmasının ‘korunma yöntemi’ esası buna dayalıdır. Farklılaşan kişi, duygularını ve düşüncelerini birbirinden ayrı tutabilir. Böylece davranışları, kararları ve baş etme biçimi daha ön görülebilir ve konforlu olur. Zihni, duygusal iniş çıkışlarla çalkalanmak yerine daha sade ve belirsizlikten uzak bir hal alır.
Zaten insanın tüm meselesi de kendini belirsizlikten kurtarmak değil midir?
Kaygı üzerinden konuşalım. Malum konu.. Bazılarımızda avuç dolusu, bazılarımızda bir tutam var. Diyelim ki stresli bir olayla karşı karşıya geldin. Terk edildin, beş parasız kaldın, kıymetli biri öldü, ya da kaybettin.. Endişe, korku bütün vücudunu sarar. Bilirim.. Bir korunma yöntemi olarak farklılaşma; bilinçli bir sorumluluk alırsa, zihin şunu ayırt etmeye başlıyor. ‘Ben duygularımdan farklıyım, ayrıyım! Onlar hissedilir ama onlarla yaşanmaz’.
Duyguların doğası, düalite barındırır. Bunun idrakında olan kişi, kaygı hissettiğinde, onunla uğraşmaz, itip çekmez. Bilir ki birazdan yerini rahatlığa bırakacak. Kaygı hissinin, vücudun doğası olduğu bilgisine sahip biri; olaylardan, kişilerden birden bire etkilenmek yerine, her değişimin ya da farklılığın, kaygıyı bir parça beslediğini bilir. Ve kendini alışmaya bırakır.
Benlik farklılaşması demek, ‘başkalarından ayrılmak’ olduğu kadar ‘kendinden de ayrılmak’ benim için. Benlik farklılaşması demek, bizi ziyarete gelen her duyguyu ve beraberinde düşünceyi, sahiplenmeden izleyebilmek demek. Ve benlik farklılaşması demek, gerekirse ‘fikirsiz-nötr’ kalabilmeyi mümkün kılmak demek.
Farklılaşma Düzeyi İçin Pratikler:
•Stresli bir olay karşısında; ‘şu an ne hissediyorum?’ ve ‘şu an ne düşünüyorum’ sorularını ayrı ayrı sormak. Gerekirse yazarak cevaplamak.
•Düşünceler, tercihler ya da günlük olaylar hakkında, olabildiğince ‘tarafsız / yorumsuz’ kalabilmek,
•Gerektiğinde ‘hayır’ kelimesini kullanıp, bir başkası tarafından ‘hayır’ dendiğinde bunu anlayışla karşılayabilmek,
•Alınganlık, küsme tepkisi ya da mesafe koymak gibi, sözsüz tepkiler yerine; neden böyle hissettiğinin farkında olmak. Rahatsız eden her duygu, giderilmemiş ihtiyaçlarımıza bağlı olabilir.
•Rahatsız edici duygular (öfke, kıskançlık, kaygı vs..) hissettiğinde, iç sesine dönebilmek. ‘Hislerin sorumluluğu, kişinin kendisindedir’ bilinciyle yaklaşabilmek,
•Kişiler arası ilişkilerde yaşanan duyguları, bu duyguların yoğunluğunu ve yaşanan sorunlar karşısındaki tepkiselliği kontrol etmek ve ani duygusal iniş çıkışlar göstermemek,
•Kişiler arası, düşünsel ve davranışsal farkları olağan karşılamak ve ‘benzerlik’ kurma çabasına girmemek,